31 Aralık 2015 Perşembe

Yeni Yıl

     Düşündüm taşındım ülkemiz adına, insanlık adına bu sene de bu iyi oldu diyeceğim bir şey bulamadım. Geçen sene vicdan demiştim.Vicdan dilemiştim. Bu sene de dileğim aynı olacak...
     Allah'ım nefes alan her canlının içine vicdan yerleştir....

                                  



15 Aralık 2015 Salı

Küçük Hanımın Kimyayla Sınavı

     Herkese iyi haftalar diliyorum. "Öyle günler yaşıyoruz ki....." şeklinde başlayan ne kadar çok cümle kurduğumu fark ettim bu aralar. Sizde de aynı şey oluyor mu acaba? Aslında her şeyin cevabı belli ama yine de insan inanmak istemiyor falan diyorum olanları kendi içimde yorumladıktan sonra. Ne diyeyim Allah herkese vicdanıyla düşünmeyi nasip etsin.
     Bizim küçük hanım özel bir okulun teknik lisesinde okuyor. Böyle bir tercih yapmamızın sebebi de Kimyager, biyokimyager olmak istemesi. Geçenlerde okulda sabun yapmayı öğrendiler. O kadar mutlu oldu ki benden evde de yapmak için malzeme ve izin istedi. Reddetmedim tabi :)
    Malzeme satın almak için Eski Adana diye tabir edilen çarşıya gittik. Melek Girmez denilen bir yer var çarşıda. İnsan kendini arasa bulup satın alır :) Öyle bir yer. Orada bir dükkandan istediğimiz tüm malzemeleri aldık ve evimize döndük. Yapılış aşamalarını bir daha ki imalatımızda çekeceğim. Yaptığından beri hadi bloğuna koy herkes görsün deyip duruyor. Hepimize ayrı ayrı yapıp hediye etti. Fotoğraftaki de Yıldız Teyzesine hediye ettiği sabun. İnşallah hayal ettiğin her şey gerçekleşir canımın için yavrum, aşkım kızım.

     Dilerim tüm çocukların güleceği bir dünya olur yaşadığımız evren bir gün...


8 Aralık 2015 Salı

Biz Ekmeğimizi Kendimiz Yaptık :)

     Herkese selaam. Uzun bir aradan sonra aslında hep buralarda olmama rağmen ve her gün şunu yazayım, bunu yazayım diye kendi kendime konuşmama rağmen ancak gelebildim :)
     Umarım herkesin hayatında yolunda giden bir şeyleri vardır. Bize gelecek olursak çok şükür aşılmayacak sıkıntılarımız yok. Maddi kaygılar, bazen küçük duygu fırtınaları yuvarlanıp gidiyoruz işte:)
     Yaklaşık 1 ay kadar önce evde ekmek yapalım mı diye kendi kendimize konuşurken bir baktık yapmışız. Ekmekler çoktan bitti ama tadı hala damağımızda. Sizinle paylaşmak istedim bu tarifi. İşin kötüsü elimde sadece bir tane fotoğraf kaldı. Telefonuma 1 ayda 3 kez format atıldı. Hemde hiç bir şeyi yedeklemeden. Hala da telefonum düzelmiş değil. Google Play Store dan bir alış veriş sitesinin uygulamasını indirdim. İndirmez olaydım. Program görünümlü virüsler, kendi kendi inen dosyalar aklınıza ne gelirse artık telefonumda yer aldılar. En son kameranın kendi kendine açıldığını da görünce tamam artık format zamanı geldi dedim. Haliyle her şey gitti. Neyse buna şükür:)
     Ölçüleri tam hatırlamıyorum. Yine de aklımda kaldığı kadarıyla sizinle paylaşmak istiyorum. Biz de zaten yaparken bir tarifi örnek alıp yapmadık. Bir çok tarifi okuyup kafamıza göre kendi tarifimizi oluşturduk.
     1 paket yaş maya
     2 kilo un
     Aldığı kadar (kulak memesi kıvamına gelene kadar) su
     1 bardak süt
     1 çorba kaşığı tuz,bir tatlı kaşığı şeker
     1 çay bardağı zeytinyağ
     1 yumurta sarısı

Yaş mayayı ılık suda çözdürdük, unu eleyerek bir kaba aldık, üzerine sütü,yağı,şeker ve tuzu ekleyip karıştırdık,sonra azar azar su ekleyerek ele yapışmayacak şekilde bir kıvam elde ettik. En son mayayı da ekleyip iyice yoğurduk. Yaklaşık bir saat kadar hamuru üzerini kapatıp bir sofra bezine sararak beklettik. Mayalandıktan sonra tekrar yoğurduk. Fırını fana getirip çalıştırdık. Hamura istediğimiz şekiller vererek fırın tepsilerine (yağlı kağıt serdik) koyduk. Fırın fanda çalışırken bir on dakika kadar da fırında mayalanmasını bekledik. Bu on dakika dolduktan sonra fırını 175 dereceye getirdik. Bu arada yazmayı unuttum ekmekleri fırına koymadan önce üzerilerine yumurta sarısını zeytinyağıyla çırpıp bir fırçayla sürdük. 175 derecede ne kadar pişirdiğimizi hatırlamıyorum. Ama kürdan testi yaptık. Kürdan temiz çıkınca ekmeklerimizi temiz bir bezin üzerine alıp biraz soğuyana kadar bekledik ve lezzet testine tabi tuttuk. Tadı nasıldı mı? Tek kelimeyle muhteşem. Hem eğlendik hem kendi ekmeğimizi yaptık. Size de tavsiye ederim (Bu arada fotoğrafı görünce hatırladım üzerine susam ve çörek otu eklemiştik isterseniz koymayabilirsiniz tercih size kalmış )
     Görüşmek üzere :))


22 Ekim 2015 Perşembe

İnsan

Fotoğraflarımın içinde gezinirken görünce tüylerim diken diken oldu. İlk gördüğüm andaki şokumu asla unutamam. Yumurtalık gezisi yapmıştık mevsim bahar başıydı sanırsam. O zaman sahile indiğimizde görmüştüm.
İnsan olan niye yapar bunu sordum,sordum, sordum... Cevabını bulamadım.


19 Ekim 2015 Pazartesi

Varlığım...

     Dün kalbimin ortası kızımın doğum günüydü. En sevdiği arkadaşları ve arkadaşlarımla evde küçük bir kutlama yaptık onun için. Her doğum gününde bir mektup yazardım ben kızıma. Bu doğum gününde bir ilk gerçekleşti ve bir şey yazmadım sanıyor onun için. Oysa bu kez duygularımı burada anlatacağım ona.
     Annesinden Kuzusuna Mis Kokulu Bir Mektup Daha;
     15 oldun kuzum canımın içi, kalbimin ortası,evimin sahibi,dünyam her şeyim Melisa'm. Artık genç kızlığa adım atıyorsun. Hayatın sana getirdikleri artık biraz daha fazla ve karışık olacak. Bu getirilerin yanlışını doğrusunu sen ayırt edeceksin. Ben hep yanında yörende,arkanda olacağım yavrum. Durup düşünüp karar veremediğin, yardıma ihtiyacın olduğu her anda ömrüm yettikçe sana bir adım uzakta olacak, elimi uzatacağım. Dünyanın hızla daha karmaşık bir hale geldiği ve ülkemizin de bundan nasibini aldığı günler yaşıyoruz biliyorsun. Ürktüğünü görebiliyorum gözlerinden , korkma kuzum eninde sonunda iyilik kazanır,iyi insanlar kazanır. Hayat hep güzellikleri sunmaz yavrum,bazen kış olur bazen güz...Bunları bilerek yaşamak seni daha güçlü kılar. En kötü durumdan bile bir güzellik çıkarabilmek hayata bağlar seni.
     Gelecek için planlar yaptığın şu günlerde unutmaman gereken bir şey var annesinin her şeyi, seçtiğin yol ne olursa olsun ben hep senin yanında destekçinim. Elbette yanlışların da olacak. Önemli olan bu yanlışlardan doğru dersler çıkarman ve doğruyu bulman.
     İnsanları sev kuzum,kimseyi tanımadan yargılama. Senden her istenilene evet deme. Söyleyeceğin her kelimeyi önce düşün sonra dile dök ki sonra pişmanlık yaşamayasın.
     O gülüşünü hiç yitirme. Bir gün ben hayatında olamasam bile bil ki hep seni izliyor olacağım. Hep sana bir şekilde doğruyu bulamadığında kılavuzun olacağım.
     Sen çok kıymetlisin yavrum. Dünyanın hiç bir yerinde, hiç kimsenin bulamayacağı bir mücevhersin benim için. Ben 90 sen 70 yaşına da gelsen benim için sen hep en değerlim, en kıymetlim olacaksın.
     Biz birlikte büyüdük, büyümeye devam ediyoruz her şeyim. Bu yolda seninle ömrüm yettiğince yan yana, el ele olacağım. Elimi hiç bırakma kızım emi?
                                                             Seni hep seven ve en büyük hayranın olan Anne'n..

13 Ekim 2015 Salı

Huzur

    Ne çok özledik huzurlu günlere uyanmayı, ne çok özledik insanların ecelleriyle bu dünyadan göçmesini... Ve ne çok özledik çocukluğumuzdaki gibi herkesi kayıtsız şartsız sevmeyi...Eşinin ve çocuğunu gözü önünde katledilen polislerimiz, uykusunda şehadete yürüyen askerlerimiz, gerçekten sadece barış istedikleri için bedenleri parçalanan insanlarımız...
    Kim bunlardan nemalanıyorsa iğne deliği dolsun bedeni,azar azar, ılık ılık aksın kanı yaptıklarını düşünecek çooook vakti olsun gebermeden önce.
    Neyi paylaşamadık anlayamadım bir türlü...Neden böyle oldu,kim niye bu ülkeyi bu hale getirdi.


HEPİMİZ BİR GÜN EBEDİYETE KAVUŞACAĞIZ GÖTÜRECEĞİMİZ HİÇ BİR ŞEY YOK. BUNUN BİLİNCİNE VARIN ARTIK.


7 Ekim 2015 Çarşamba

Kuru Fasulye

Selam Herkese ;
     Okul başladığından beri evin içinde bir koşturmaca hakim. Servis güzergahlarımız ve saatlerimiz hala oturmadı. Cinnetin beni çağırıyor ama inatla gitmiyorum :)) Küçük Hanım hipoglisemi olduğu için düzenli yemek yeyip içmesi gerekiyor. Bu yüzden itiraz etse de her sabah inatla ona kahvaltı hazırlıyor ve kahvaltı yapmadan evden çıkmasına izin vermiyorum. Çantasına da mutlaka sandviç,meyve vs türü gıdalar koyuyorum. Tencere yemeklerinin bir kısmını da yemesi için yanına pilav,makarna türevi ek bir şey yapıyorum. Pazartesi günkü menümüz patlıcan tava,sucuklu makarna, yoğurt ve turşuydu. Anlayacağınız üzere makarna rüşvetti :)
     Dün de kuru fasulye pişirdim. Hayat arkadaşım çok seviyor diye. Ama küçük hanım küçüklüğünden beri "taneli" diye adlandırdığı hiç bir besini ağzına koymuyor. Ona da pazartesi menüsünü tekrar ettik. Biz kuru fasulyeye yumulduk o patlıcan makarnaya :)
     Herkes kuru fasulye pişirmeyi bilir ama ben yine de tarif vermek istedim.


Malzemeler:
2 su bardağı kuru fasulye ( bir gece öncede ıslattım, sabah işe gitmeden 30 dk haşladım.)
2 domates (rendelenecek)
1 baş kuru soğan ya da 10 adet kadar kıska soğan
2 adet yeşil biber,1 adet kırmızı biber (ince ince doğranacak
Bir kaşık biber salçası
Tuz , kimyon
İsteğe göre kemikli ya da kemiksiz et ya da hiç biri :)

Kemikli etlerimi bir gece önceden haşlayıp ayıkladım. Soğanı küçük küçük doğrayıp,biberlerle birlikte yağda hafif pembeleştirdikten sonra salçayı ekledim. Salça kokusunu verdikten sonra rendelenmiş domatesleri ekledim. Domates hafif pişmeye durduğunda etleri ekledim. Şöyle bir iki dakika tencerede çevirdikten sonra haşlanmış fasulyelerimi ekledim. Ben fasulyeyi pişerken dağılmasın diye haşlarken biraz diri bırakıyorum. Fasulyeyi ekledikten sonra 5 dakika kadar tencerede kavuruyorum. Kavrulduğuna emin olduktan sonra malzemeleri 2 parmak geçecek kadar ılık su ekledim. Kaynamaya başlayınca altını kısıp, suyu ve tadı kıvam alana kadar pişirdim. Fasulyenin cinsine göre değiştiği için pişme süresi veremiyorum. Ocaktan almadan 5 dakika kadar önce de tuz ve kimyonunu ekledim.
Tarifi denemenizi tavsiye ederim. Tadına doyum olmuyor.
Şimdiden afiyet olsun :)))


5 Ekim 2015 Pazartesi

Okul Servisleri

Merhaba Herkeslere
     Bugün bizim ufaklığın ders programı değişti. Haliyle okul çıkış saati ve servis saatleri de değişti. Tam 1,5 saattir telefonda servis firmasının çaycısından müdürüne kadar herkesle konuştum. Sonuç koca okulda iki kişi servise binemedi, biri de benim kızım. Şu saat olmuş daha okuldan yeni hareket ettiler. İki çocuk için ayrı servis kaldırmışlar. İnşallah yarın bu aksaklık düzeltilir de daha okulun başında kimseyle kavga etmek durumunda kalmam. Müdür diye bir adam koymuşlar firmanın başına adama .... Bey ve siz olarak hitap ediyorum cevap olarak da "apla senin çocuk yanımda korkma mutlaka servis ayarlayıp yollayacam" oldu.
     Çok gerildim, şiddete meyilliyim şu saatler.

30 Eylül 2015 Çarşamba

Kan'dan Beslenenler

     Herkese merhabalar. Bu tip bir yazı daha önce hiç yazmadım,  yazmayı da düşünmüyordum ama artık dayanamıyorum. 6 Haziran seçimlerinden beri ülke kan gölüne döndü. Kan'dan beslenenler kaldıkları yerden devam ettiler. Dağdakilerin kime,nasıl ve ne şekilde hizmet ettikleri bu yaşananlarla iyice afişe oldu.
     Aslında söylemek istediğim o kadar çok şey var ki... Malum sebeplerden ötürü konuşmaya, yazmaya korkar olduk. Sesimiz içimize kaçtı, içimizden konuşur olduk.
     Ötekileştik, ayrıştık, insanları iyi-kötü skalasından çıkarıp dil, din, ırk, mezhep, şucu, bucu, filancı diye klasmanlara ayırdık,ayrıldık.
     Elimizdekilerle yetinip, daha fazlasını isteyemez hale gelip, hamuduyla götürenleri sadece izler tepki bile veremez hale geldik. Kısacası hepimiz birer robota dönüştürüldük. Bir reklamda her gün aynı filmi izlediklerine isyan eden çifti hipnoz eden bir karakter vardı. "Her bir repliği ezberleyeceksiniz, ne olur her gün izleseniz" gibi bir şeyler söylüyordu. İşte hepimiz oradaki çiftlere döndük.
     Dilerim Allah'tan kim bizlere bunları yaşatıyorsa evlatlarıyla sınansınlar. Evlatlarında görsünler yaşasınlar. Benim en kıymetlim evladım, herkesin de öyle olduğunu düşünerek bu duamı ediyorum. Ve diyorum ki CAN VEREMEYİN İNŞALLAH!

1 Eylül 2015 Salı

Yeniden Merhaba!

     Uzuuun bir aradan sonra tekrardan merhabalar herkese. Bir ayı geçmiş en son yazımı paylaşalı. Bu yaz o kadar yoğun geçti ki benim için koca yaz nasıl geldi geçti anlamadım yahu :))
     Neler oldu neler yaptık kısa kısa sizlerle paylaşmak istiyorum. Evimizin,kalbimin ortası canım kızım Gençlik Kampları kapsamındaki Kırşehir Kaman Yaz Kampına katıldı. Bir hafta olarak düzenlenen kampa zorla gitmesine rağmen dönerken de ağlayarak geldi. Seneye tekrar başvurmamı ve yine gitmek istediğini,bir çok etkinlik yaptıklarını, bir çok şehirden bir sürü arkadaş edindiğini anlatıp durdu. Küçük hanım kampa gitmeden önce yazlıktaydı. Yazlıktan bu kamp için kendisini geri getirdiğim için bana baya sitem etmişti. Ama kamp dönüşü teşekkür üzerine teşekkür etti :)
     Çalışmış olduğum şirket ilk defa bu sene 15'er günlük izin kullanmamıza izin verdi!Hayat arkadaşımın yıllık izniyle benim izin tarihimi denk getirdik. İzin tarihlerimizi kızımın kamp dönüşüne ayarladığımız için üçümüz için ilk defa çıktığımız ve asla unutmayacağımız bir tatil yaptık. Atladık arabamıza sahil yolunu kullandık ve soluğu Alanya'da aldık. Alanya'ya giderken dönüş yolunda duracağımız koyları ve mekanları belirledik. Tatile çıkmadan önce bütçemize daha uygun olacağını düşündüğümüz için bir apart otelde kalmayı uygun gördük. Booking.com aracılığı ile bir çok oteli inceledim günlerce. Rose Garden Apart Hotel'de karar kıldık. Booking.com sitesindeki yorumlardan bazılarının ne kadar doğru bazılarının da ne kadar abartılı olduğunu anladım otele giriş yaptığımızda. Otel yetkililerinin verdiği tüm bilgiler ve sitede yazan tüm tanıtım açıklamaları,fotoğraflar tam olarak doğruydu. Eksik hiç bir şey yoktu. Çalışanlar son derece kibar ve ilgililerdi. Hem ekonomik bir tatil yapmak hem de rahat etmek isteyenler için tavsiye edebilirim. Otele yerleştikten sonra kendimizi sahile attık. Akşam üstü otele dönerken yerel bir pazara rastlayınca çocuklar gibi sevindim. Gerekli erzağımızı da pazardan hem taze hem de daha uygun fiyata almak beni çok sevindirdi. Alanya'da denize girmek istiyorsanız ya parayla şezlong ve şemsiye kiralayacaksınız yada halk plajından faydalanacaksınız. Halk plajında şemsiye yok ama şezlong erken giderseniz bulma şansınız var. Biz günlük kiralamayı tercih ettik. Şezlongun ve şemsiyenin tanesini 5 TL'ye kiralıyorlar. Her gün otelde bir şeyler yapıp yemek istemedik. Ve ucuz,temiz ve lezzet üçlüsünü bir arada barından mekan araştırmasına girdik. Kurtarıcı olarak gördüğüm dönercilerden de burada bir tane bulduk. Fotoğraflarda mekanı görebilirsiniz. Alanya ekonomisi aslında büyük yüzdeyle yabancı turist üzerine kurulu ancak yerli turiste davranış şekilleri de asla kötü değildi. İki gün üst üste Dim Çayına gittik. O kadar çok tesis ve mekan vardı ki bir türlü karar veremedik. En sonunda bizim için en uygun tesisin Cennet Vadisi isimli mekan olduğuna karar verdik. Fiyatlar korkulacak kadar yüksek değildi ayrıca çalışanların ilgisi ve güler yüzlülüğü çok hoşumuza gitti. Çayın suyu o kadar soğuktu ki kızımın Dim Çayı suyu için kurduğu cümle hepimizi güldürdü: "Ya biz bu kadar soğuk suyu buzdolabından çıkarıp içiyoruz.Bu su nasıl bu kadar soğuk oluyor" :)) Bu kadar soğuk suya rağmen süper ikili hayat arkadaşım ve aşkım kızım köprülerden mi atlamadılar,kulelere mi çıkmadılar. Bendeniz ise fotoğraf çekip onları izlemekle yetindim. Onlar kadar cesaretli değilim :)) İki kez bir gündüz bir de akşam olmak üzere Alanya Kalesine çıktık. İlk defa bu kadar büyük ve bakımlı bir kale gördüm :) Kale içinde evler ve içinde yaşayanlar var biliyor musunuz? Bana çok ilginç geldi. Bir sürü eski mezar var kale içinde. Evler,kale,mezarlar,kale içindeki bir sürü tarihi mekan iç içe. Hem güzel hem korkutucu bir durumdu bu benim için. Düşünüyorum da benim kale içinde bir evim olsaydı oturur muydum diye, bir türlü cevaplayamadım bu soruyu :) Bir hafta rüya gibi geldi geçti. Dönüş yolunda da belirlediğimiz koylarda durup denizin ve güneşin tadını çıkardık. Bir iki günde Mersin ilçelerinden birinde konaklayalım diye düşünmüştük ama fiyatları görünce vazgeçtik. Sıradan bir pansiyon bile  bir günlük oda fiyatını 150 TL dedi. Oysa biz Alanya'da bunun yarı fiyatına kalmıştık. Haliyle kalmaktan vazgeçip evimize döndük. Kalan bir kaç günlük iznimizi de evimizde,arkadaşlarımızla,arkadaşlarımızla,havuzda,orada burada geçirdik.
     Ay başı itibariyle tekrar iş başı yaptım ama inanın işe giderken ayaklarım geri geri gitti. İnsanın çalıştığı yerde huzurlu olması kadar önemli bir şey yokmuş. Ne para ne pul en önemlisi huzurmuş. İş arkadaşlarım iyi insanlar ama işverenler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim maalesef. Dilerim ki en kısa sürede kurtulurum ve evimde ailemle olurum. O kadar bıkmışım ki bu iş yeri sonrasında çalışmak bile istemiyorum, düşünün halimi...
     Tekrar görüşmek üzere hayal ettiğiniz gibi yaşamanız dileğiyle hoşçakalın :))




















8 Temmuz 2015 Çarşamba

Davetsiz Misafir

Herkese merhabalar, dilerim her şey yolundadır hepiniz için. Pazartesi sabah ofise geldiğimde penceremde davetsiz ama çok çok sevimli bir misafirim vardı. Pencerenin pervazında gitti gitti geldi. Volta attı resmen. Açık camdan içeri girmek istedi. Çok istememe rağmen onu içeri alamadım maalesef. Ufak ufak sohbet ettik onunla. Ben ofistekileri çekiştirdim o da arkadaşlarını :) Biraz ikramda bulundum bu davetsiz misafirime. Sonra "hadi hoş çakal yine gelirim" diyerekten gitti arkadaş. Misafirim kim mi? Bakınız aşağıda kendisi :)


Bu arkadaşlarda bizim ofisimizin bireyleri. Onları da paylaşmak istedim. Finansman sorumlumuz hobisini ofise de taşıdı. İyi ki yapmış :)


30 Haziran 2015 Salı

Ruhu Arındırmak

     Herkese Merhabalar ;
     Her gün bilgisayar ve İnternet elimin altında olmasına rağmen yazı yazmak bir türlü içimden gelmedi. Tembelliğim üzerimdeydi sanırım.Şu bir aydır öyle yoğun günler geçirdim ki kendim bile inanamadım akan zamanın hızına. Bir aydır ne yaptığımı uzun uzun anlatacak değilim. Bir kaç cümle yazıp gitmek niyetindeyim. Herkesin daha nazik, daha düşünceli olduğu şu mübarek ramazan ayında insanlar için bir tek şey diliyorum. Ruhunuzu şu bir ay için dünyevi şeylere kapatın. Mal mülk değil kastettiğim, birbirinize iyi davranın, daha çok empati yapın demek istiyorum tam olarak. Biri canınızı mı sıktı; ters bir cevap vermeden önce düşünün, bu size ne kazandıracak? Bırakın karşınızdaki yaptığı terbiyesizliğiyle kalsın. Öyle bir cevap verip öyle davranın ki karşınızdaki "Ben ne yaptım böyle?" diye düşünsün. Yaptığına siz değil kendi üzülsün. İnsanlar öyle bir hal almış ki artık birbirine laf sokmayı,birbiriyle durup dururken sidik yarışında olmayı,başkasının giydiğini,yediğini içtiğini kendisininkiyle kıyaslamayı marifet sayar olmuşlar. Susmak bazen cevap vermekten daha etkili bir silahtır, doğru kullanmayı başarabilirsek. Bunu iyi değerlendirelim. Dostluklarımızı gün gün değerlendirenlerle değil,bize verdikleriyle daha bilge,daha güçlü ve iyi olduğunu hissettiklerimizle kuralım. Dostumuzun sadece kötü gününde değil, iyi gününde de yanında olmayı onunla birlikte sevinmeyi mutlu olmayı bilelim. İnsanlarla uğraşmaya kafa yoracağımıza kendimizi geliştirmeyi deneyelim.
İnanın her şey çok daha kötü olacak :)
Gezmeye gittiğimiz bir yerde vardı bu böğürtlenler çok hoşuma gitti sizinle paylaşmak istedim :))

28 Mayıs 2015 Perşembe

Bir Annelik Hikayesi

     Herkese merhabalar.Umarım hayat ve insanlar merhametli davranıyordur hepimize. Bir annelik hikayesi paylaşmak istiyorum bugün sizlerle. Lafı dolandırıp uzatmadan yazımı yazıp gideceğim.
     Evimizin üç tane balkonu var. Bunlardan bir tanesi kızların odalarının ortak balkonu, nam-ı diğer arka balkonumuz. Bu balkonda bir erzak dolabımız var. İçinde tamirat malzemeleri,tüp,mangal, kömür vs cinsi malzemeler var. Dolap kapakları problemli olduğu için biz bir lastikle kapak kulplarını bir birine tutturuyorduk. Ancak nasıl olmuşsa kapaklar açılmış ve üst rafa bir güvercin iki tane yumurta yapmış. Özge arka balkona çıktığında dolabın içinde kuş çıktı nidalarıyla evde depar atınca Allah Allah deyip üzerinde durmadık. Ancak hayat arkadaşım dolabı kontrol ettiğinde iki tane yumurtayı görüyor. Whatsapp üzerinden fotosunu çekip yolladığında küçük çaplı bir şok yaşamakla beraber çok mutlu oldum. Arka balkona yerlere mısır ve su bıraktık anne iyi beslensin diye. Yumurtalardan biri çatladı bir yavrumuz oldu. Arka balkona ne zaman çıksak anne karşı apartmanın duvar sekmesine gidip orada içeri girmemizi bekledi. Yavrusunu bırakmadı, gitmedi... Hayat arkadaşım bizim balkonu temizleme isteğimiz ile yavru için bir yuva yaptı. Kullanmadığımız atıl vaziyette duran hatta bugün atılacak olan bir plastik ayakkabılıktan basit ama güvenli bir yuva yaptı. Yavruyu içine koydu. O bunları yaparken , anne yine gitmedi,kaçmadı. Yavrusunu bekledi. Yavru her geçen gün biraz daha büyüyor. Annesi yavrusuna iyi bakıyor, biz de elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyoruz.
     Küçücük bir güvercin bile annelik nasıl yapılır öğretiyor insana...Anlayana...





18 Mayıs 2015 Pazartesi

Bir Pazar Yazısı ...Kahvezen

     Herkese merhaba iyi haftalar
     Dilerim hayatınızda her şey yolundadır. Bu aralar bizim ev o kadar hareketli ki bloguma yeteri kadar vakit ayıramıyorum.
     Söyle bir geriden alalım neler yapmışım bakalımm.
     1 Mayıs İşçi Bayramını geçirmişiz mesela. Kendi bayramında bile çalışmak zorunda bırakılmış Türkiye gerçeği emekçilerden biri de bendim. Yarım gün çalışıp, öğleden sonra sanki bize lütufmuş gibi azad edildik. Tabi soluğu doğru 1 Mayıs Kortejinde aldım ofisten çıkar çıkmaz. Sıcağın ve kalabalığın etkisiyle olsa gerek o kadar yoruldum ki sadece korteje eşlik edip, miting alanına girmeden kenarda 15 dakika sırf destek olmak amacıyla durup, kendimi her zamanki mekanımız Bolulu Hasan Usta'ya attım. Bir yorgunluk kahvesi eşliğinde kendime geldim. Kortej her zamankinden kalabalıktı. 1 Mayıs uzun süredir bu kadar coşkulu kutlanmamıştı.
     Sonrasındaki hafta bir anneler günü geçirmişiz. Kızımın değerimi daha iyi anladığı,hayat arkadaşımın çiçekleriyle uyandığımız (tüm ev ahalisine yani bana,kızıma ve Özge'ye ayrı ayrı çiçek almıştı) gün ,evin içi birbirine hediye vermeye çalışan iki kadın bir çocukla neşe içinde geçti. Tüm kadınların anneler günü kutlu olsun.
     Tüm bunlar olup biterken kışlıktan yazlığa geçiş harekatı yaşanıyordu evde. İki haftadır seferberlik halindeyiz. Kışlıklar kaldırılıyor. Yazlıklar yıkanıyor,ütüleniyor,dolap içleri yerleştiriliyor. Yorgan,battaniye, çarşaf ıvır zıvır değişimleri,yıkamaya gönderilecekler listesi bitmiyor bitmiyor. Adana'da yaşayanlar bilir. Bir de halılar kaldırılacak. Kimi evlerde kalktı bile halı bizde de inşallah yarın kalkacak. Genel bir temizlik yapılacak ve kurtulacağız bu işlerden.
     Bu arada bu kadar hareketli günler bizi yordu. Bizde kendimize geçtiğimiz pazar günü kahvaltı ödülü verdik. Bizim ufaklık,Özge ve can arkadaşım Y. ile. Yakala.co sitesinden aldığımız indirim kuponu ile Turgut Özal Bulvarındaki Kahvezen isimli mekana gittik. Sevimli,hoş bir yapısı var. Normalde serpme kahvaltı veriyorlarmış. Ama bizim şansımıza bu pazar açık büfeydi. Reçeller, börekler hepsi ev yapımı yani anne eli değmiş ürünlerdi. Genç bir arkadaşımızın girişimi olan Kahvezen aileler ve genç kuşak için uğranılacak bir mekan. Biz gittiğimizde
Karşıyaka Lisesi mezunlarının brunch toplantısı da vardı. Mekan sahibi arkadaşın babası da aynı okuldan mezun olduğu için kahvaltılarını burada yapmayı uygun bulmuşlar. İletişimleri o kadar güzeldi ki yıllar önce mezun olmuş olmalarına rağmen hala görüşmeleri, iletişimleri,sohbetleri bizim çok hoşumuza gitti. Bir ara bir çekiliş düzenleyip bizi de dahil etmeleri bizi çok mutlu etti. Mekan sahibinden aldığım bilgiye göre Cuma ve Cumartesileri canlı müzik de yapılıyormuş. Özellikle gitmenizi tavsiye ediyorum. Biz ailece bir akşam gideceğiz ve sizinle fotoğrafları paylaşacağım. Kahvaltı üzerine mekana has bir kahve olan kumda Türk Kahvesi siparişi verdik. Ağızda bıraktığı yumuşak ama aynı zamanda canlandırıcı etkisiyle kesinlikle tekrar gelmeliyiz dediğimiz bir lezzetle tanışmış olduk. Mekanla ilgili bir sürü fotoğraf çekmiştim. Ama bir ikisi hariç hepsi yanlışlıkla silindi. Arkadaşımın çektiği fotoğraflar geldiğinde hepsini tekrar ekleyip yazıyı güncelleyeceğim.
     Herkese sağlıklı ve hayallerimizin gerçekleştiği bir hafta diliyorum görüşmek üzere....








27 Nisan 2015 Pazartesi

Kadınlar(ın) Pazarı

     Herkese iyi haftalar. Keyifler yerindedir umarım. Biz iyi kötü yuvarlanıyoruz işte. Bu aralar bir türlü gelemeyen bahar ve sıcaklara isyan halindeyiz tüm Adanalılar. Bizim bünyeler alışık değil bu mevsimde böyle serin sepelek havalara. İnanır mısınız çoğumuz haftalık hava durumu takipçisi modunda geziyoruz buralarda. Geçtiğimiz cumartesi  ve pazar gününü hava durumlarını dişimize göre bulunca bir kaç kız pazar günü kaçış planı yaptık.  Sabah saat 8 de arkadaşım Y. bizi evimizden aldı. Gözümüzde gözlüklerimiz, üzerimizde rahat kıyafetlerimiz,dudağımızda rujumuz Mersine doğru yola koyulduk. Yıllar önce keşfettiğim ve sevdiğim arkadaşlarımı da götürdüğüm Elvanlı Köyündeki Serindere Restaurant'a doğru yola koyulduk. Doğal yapısı,aile işletmesi olması,hem kendi kendine olmanı hemde sosyal bir ortamda bulunmanı sağlaması sebebiyle bir çok alternatifi olmasına rağmen tercih ettiğim mekanı yolu düşen herkese tavsiye ederim. Mekan köy içinden geçen bir derenin üzerine kurulu. Küçük ahşap evcikler içersinde yer sofrasında yiyorsunuz yemeklerinizi. Tabii masa sandalye tercih edenler için ayrı bir bölüm mevcut. Bizim tercihimiz yer sofrasıydı.   Bizim ufaklık küçüklüğünden beri Serinderenin kahvaltısını ve lezizliğini bildiği için arabada mekana varana kadar sabırla ve sessizce oturdu. Son 10 dakikalık mesafede bizi yiyebileceğinden bahsetmeye başladı :). Üç kişi olmamıza rağmen iki kişilik kahvaltı söyledik. Ve üçümüz de fazla fazla doyduk. Kahvaltının yıldızı bana göre tereyağıydı. Arkadaşım Y. selfie çubuğu almış, böyle bir plan olunca da fırsat bu fırsat deyip biz de kullanalım dedik. Çoğu zaman gereksiz bulduğum bu çubuğun aslında böyle zamanlarda ne kadar işe yaradığını bir çok poz ve kahkaha eşliğinde de öğrenmiş oldum. Kahvaltıdan sonra arkadaşımla karşılıklı tavla attık. Bizim ufaklık da bahçede bulunan hayvanları besleme misyonu yüklendi kendine. Tavla üzerine bir de gül yaprakları içersinde servis edilmiş türk kahvemizi içtik. Mekana ait tavus kuşlarını izledik. Muhteşem renkleri ile bizleri büyülediler. Tavşanları besledik,ördekleri kovaladık,balıklara ekmek attık. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamışız bile. Saate baktığımızda 1 olduğunu görünce küçük çaplı bir şok yaşadık. Mersinde de gezeceğimiz için daha fazla oturmayıp mekan sahipleriyle vedalaşarak yolumuza koyulduk. Bu arada iki kişilik kahvaltı ve iki tane türk kahvesi için 46 tl ödedik. Fiyat gayet makul olduğu gibi menüde üç kişiyi doyuracak bolluktaydı. Daha sonra Mersin Foruma gittik. aslında sırf kızım M. istediği için gittik. Arkadaşımla ben sahilde denize karşı çay içmeyi tercih ederdik. Biraz mağazalarda dolanıp "paran varsa her şey ucuz yoksa her şey pahalı" ata sözünü bir kez daha söyledik durduk :) Biz çok gezmediğimizi düşünürken saate baktığımızda yine küçük çaplı bir şok yaşayıp gezimizi sonlandırmadan önce her Mersin ziyareti sonunda gelenekselleşen balık ekmek etkinliğimizi yerine getirmek için yine yollara düştük. Lunapark civarındaki balık ekmek teknelerinden tercihimiz hep Balıkçı Aref oldu. Güler yüzlü işletmecisi ve personeli menü seçimlerinde doğru yönlendirmeleri ve ekonomik fiyatıyla bizim için Mersinde ziyaret noktası oldu. Balık ekmeklerimizin fotoğrafını çekmeyi karnımız doyduktan sonra akıl ettik :) Bir başka masadaki bir müşterinin yarısı yenmiş balık ekmeğinin fotoğrafını çektik. Blog yazmaya başladıktan sonra doğru fotoğraf çekmenin ne kadar önemli olduğunu anladım. Bu işi hala çok becerdiğim söylenemez ama idare edeceksiniz artık :) 
Herkesin haftası hayalleriyle dolsun. Görüşmek üzere....